Yıllar boyunca ailem bana ‘Sen su gibisin, hangi kaba konursan onun şeklini alırsın.’ dedi. Kendimi hep akışkan, yapışan, temelsiz, ve hareketsiz hissettim. Belki su birikintileri üzerine düşündüğümüzde hepimizin aklına farklı şeyler geliyordur, ama benim aklımda olan hep yerde duran, ağır, kaldırılması zor ve ancak doğru kaba konulursa kendini tamamlayacak bir birikinti oldu.
Su ile anlam veremediğim bir ilişkim var. En sevdiğim içecek su mesela. Vizyonsuz olduğunu da düşünmüyorum; gerçekten çok seviyorum su içmeyi. Litrelerce su içip içimi ferahlatmaya bayılıyorum. Bir gün bir terapide, hangi eşya olmak istediğim sorulduğunda kendimi hayrat çeşmesi olmak istediğimi söylemiştim. Aklıma direkt Filyos’taki soğuk sular akan Hayrat Çeşmesi gelmişti. Avuçlarına doldurduğun, eve götürdüğün, seni besleyen bir eşya. Bunu da en müthiş insan ben olduğum için istemedim, belki de o yüzden istedim, kendi kendime konuşurken bir de hesap mı vereceğim?
Bazı günler annemi çok özlüyorum. Annemin kendisini mi, yoksa anne fikrini mi özlüyorum bilmiyorum. Annem üzerine yazmaya başladığımda gözlerimden yaşlar dökülüyor, görüşmeyi bıraktığımızdan beri neredeyse hiç yazmamıştım onun üzerine. Ne zaman rüyamda annemi görsem, onu hep denize girerken görüyorum. Annem benim için hep denizle bağdaşıyor, sebebini bilmiyorum. Bugün hasta hissediyorum kendimi. Ben üzgün, hasta, yalnız hissettiğimde, yataktan çıkmak istemediğimde annem bana hep salçalı makarna ve tarhana çorbası yapardı. Sizin hayatınızda o kadar güzel yemekler yediğinizi sanmıyorum. Çünkü dünyanın en güzel salçalı makarnasını benim annem yapardı. Hala yapamam ben onun kadar güzel salçalı makarnayı; gizli malzemesi sanki sadece salçalı makarnaya kattığı bir şeydi.
Dediğim gibi, bugün kendimi hasta hissediyorum. Ben annemin evinde olayım, yatağımda uzanayım, annem gelip başımı okşasın istiyorum. Sanırım anlamlandıramadığım anne-kız ilişkimde, annemden yardım istemekten hiç çekinmedim. Belki anne olduğu için bazı şeyleri yapmakla yükümlü olduğunu varsaydığım içindir. Fakat şu anda yardım isterken çok çekiniyorum. Şu anda yanımda biri olsun, beni anlasın, kafamı okşasın, gerçekten bana kıyamasın istiyorum. İnsanların yanında ağladığımda bana verdikleri o histen nefret ediyorum. Sanki ağlamamı tercih ederlermiş gibi bana bakmalarından nefret ediyorum. Şu anda kimseyi ağladığım için aramak istemiyorum. Ama birileri beni tanısın istiyorum sanırım.
Bilmem, ben tanımak için çaba harcıyormuş gibi hissediyorum. Arkadaşlarımın ihtiyaçları olduğunda onları görmeye çalışıyorum. Ben üzgünken kendimi görünmez gibi hissediyorum; beni kimse görmüyormuş gibi. Biraz öngörülmek istiyorum. Kendi göremediğim, veya gördüğüm ama dillendiremediğim tüm pratiklerimi, hayatıma giren insanların anlamasını istiyorum. Belki çok fazla şey istiyorum; ama bana kalırsa dünya üzerindeki herkes gibi sadece görülmek istiyorum.