Gökyüzü sonsuzluktur. Gökyüzünü anlatamazsınız. Mavi, derin bir sonsuzluk. Mavinin her tonu vardır gökyüzünde. Belki de o yüzden bu kadar saftır, durudur. Hem karanlık, hem aydınlık. Umutları, kederleri içinde saklar. İnsana kendini küçük hisettirir. Küçük bir detay gibi. “Evren büyük, ve sen sadece minik bir ayrıntısın.” der gökyüzü. Gökyüzünü sahiplememezsiniz. Bulutları, kuşları sahiplenemezsiniz. Uzaklaşırlar sizden zamanla. Gelir, ve giderler. Önemsizlermiş gibi görünse de, gökyüzünü gökyüzü yapam şey onlardır aslında. Bulutsuz ve kuşsuz bir gökyüzü düşünülemez, sanki ayrılamaz iki parçadır onlar. Hayal gücü yeterince geniş olan, bulutları çok rahat sığdırabilir hayal gücüne. Bulutları sevdiğine benzetebilir, o bulutlar bazen bir kadın olurlar, o yumuşak sesiyle, size en güzel şarkıyı mırıldanırlar. O şarkı, rüzgardır işte. Bazen de bir kitap olur bulutlar. Size duygusal bir hikayeyi okurken, gözyaşlarını saklayamayıp ağlarlar, ağlarlar. Gözyaşları sizin yüzünüzü ıslatır, temizler. Kuşlar ise, gökyüzünün ne kadar özgür olduğunun kanıtıdır. Bu kadar yüce olan bir şeyin, kendinden küçük olan bu canlıyı özgür bırakmasına anlam veremezsiniz bazen. Bu yüzden bir kere gökyüzünün tadına bakan, müptelası olur, her dakika, her saniye o maviliğe dalmak ister. Bir nevi “aşk”tır bu. Hem bu kadar sonsuz, hem bu kadar “yok” bir şeye aşık olunca, uzaktan sevmekten başka bir şey elinize gelmez. Çünkü bilirsiniz ki ne kadar yükseğe çıkarsanız çıkın, asla o orda olmayacak. Ya çok üstünüzde, ya çok altınızda. Asla sarılamayacaksınız. Sürekli değişen kokusu dışında, başka hiçbir güzelliğini tadamayacaksınız. Bir gün toprak kokusu çekeceksiniz içinize. “Gökyüzü bu gün bana sürpriz yapmak istemiş sanırım.” diyeceksiniz içinizden. Hafif bir tebessüm yayılacak yüzünüze. Bütün hücrelerinize o kokuyu doldurabilmek için, alabildiğiniz kadar derin nefes alacaksınız. Bazen hayatın telaşında ona vakit ayıramayacaksınız, o size darıldığını hemen belli edecek. Gözyaşlarıyla yolunuzu kesecek, ve siz ondan özür dileme ihtiyacı içine gireceksiniz. Bazen, onun güzelliğine dalacaksınız. Ona daha da yakın olabilmek için en yukarıya, en tepeye çıkacaksınız. Saatlerce, durmadan, usanmadan onu izleyeceksiniz. Zaman duracak, o rüzgarıyla hafiften yüzünüzü okşarken, gözleriniz istemsiz olarak dolacak. Sonsuzluğu sevmenin bedeli de bu işte, asla neresinden başlayacağınızı bilemiyorsunuz. Neresinini sevseniz, biraz da oradan seveyim diyorsunuz.
-
Son Yazılar
Arşivler
Üst veri